__________bismillahirrahmanirrahim__________

rahman ve rahim olan, esirgeyen ve bağışlayan Allah'ın adıyla

23 Ağustos 2007 Perşembe

ALTINI ÇİZDİKLERİM- BAKARA 2


_Ahirete kesin olarak inanmak, duyu organlarının kapalı duvarları arasında yaşayan kimse ile uçsuz-bucaksız bir varlık bütünü içinde yaşayan kimse arasında; yeryüzündeki hayatını varlık alemindeki yegâne payı sayan kimse ile dünyadaki hâyatını Ahirette göreceği karşılığın türünü hazırlayan bir imtihan dönemi kabul eden, Ahiretteki hayatı şu dar ve sınırlı alanın ötesinde yaşanacak gerçek bir hayat olarak algılayan kimse arasında yolayrımı ve arakesit oluşturur.

_takva ile görünmeze (gaybe) inanmanın yanına, yüce Allah'ın belirlediği biçimde O'na ibadet etmeyi ve bu ibadeti Allah ile kul arasında ilişki kuran bir bağ haline getirmeyi koyalım. Arkasından, Allah'ın engin bağışlayıcılığını ve insanlar-arası kardeşliği itiraf etme anlamındaki cömertliği eldeki rızkın ayrılmaz bir gereği sayan tutumu bunların yanına getirelim. Sonra insanlık tarihi ile yaşıt olan iman kafilesini kucaklayan gönül genişliğini, tarihteki her müminle, her peygamberle ve her peygamberlik misyonu ile arada bağ kuran bilinci bu saydığımız nitelikler ile birleştirelim. Bunların en sonuna da hiçbir tereddüde, hiçbir kuşkuya yer vermeyen kesin bir Ahiret inancını ekleyelim. İşte o zaman o günlerin Medine'sinde meydana gelen müslüman cemaatın tablosu karşımıza çıkar. Muhacirler ile Ensar'ı içeren ilk öncü müslümanlardan oluşmuş cemaatın tablosu.

_Yüce Allah'ın onların kalpleri ile kulaklarını mühürlemesi ve gözlerine perde çekmesi, uyarıyı umursamamalarına, uyarılmanın ya da uyarılmamanın kendileri için aynı şey haline gelmesine uygun düşen bir ceza türüdür. Sebebine gelince burada sabit ve kesin bir eylemin, yani kalpleri ve kulakları mühürleme ile gözlere perde çekme eyleminin gerisinde beliren katı, karanlık ve donmuş bir tablo ile karşılaşıyoruz.

"Onları büyük bir azap beklemektedir."

Bu kötü akibet; onların uyarıya kulak tıkamaları, uyarılma ile uyarılmama arasında hiçbir fark bırakmayan, inatçı-katı tutumlarının doğal bir sonucudur. Her şeyi eksiksiz bilen Allah da (kalplerindeki bu hastalığı) biliyordu zaten.

_hakk karşısında ne onu açıkça kabul edecek cesareti ve ne de onu açıktan açığa inkar edecek cüreti gösterebilirler. Bunlar aynı zamanda kendilerini halk kitlelerinden üstün görürler ve her şeyi onlardan daha iyi bildiklerine inanırlar. Bundan dolayı biz bu ayetleri belirli bölge ve zaman sınırlamasından soyutlayarak algılama eğilimindeyiz. Onları her kuşaktan münafıklara ve insan nefsinin her kuşakta değişmez kalan özüne dönük olarak yorumlayacağız.

_Kur'an-ı Kerim'in sürekli biçimde vurguladığı, gözler önüne serdiği bu önemli gerçek; yüce Allah ile müminler arasında sıkı bir ilişki olduğu realitesidir. Bu realitenin ifadesi olarak yüce Allah müminlerin safını kendi safı, müminlerin işlerini kendi işi ve müminlerin durumunu kendi durumu sayıyor.

_Bu gerçek(yüce Allah ile müminler arasında sıkı bir ilişki olduğu realitesi), bir yandan müminler tarafından değerlendirilip onların hiçbir hilekârın hilesini, hiçbir sahtekârın aldatmacasını ve hiçbir zorbanın eziyetini umursamadan, güvenle ve sebatla, yollarına devam etmelerini sağlayıcı bir nitelik taşırken öte yandan müminlerin düşmanları tarafından da değerlendirilip korkmalarına, ürkmelerine, kimle savaştıklarını öğrenmelerine ve müminlere sataşınca kimin sillesini yemeyi hak edeceklerini anlamalarına yolaçacak bir ağırlık taşır.

_"Onların kalplerinde hastalık vardır."

Yani karakterleri bozuktur, hasta ruhludurlar. Açık ve dosdoğru yoldan sapmalarına ve bu yüzden yüce Allah'ın bu anormalliklerini daha da arttırmasını hak etmelerine tek sebep ruhlarının hasta oluşudur.

"Allah da bu hastalıklarını arttırmıştır."

Sebebine gelince; hastalık, başka bir hastalık doğurur. Sapıklık, işin başında basit, önemsiz görünür. Fakat yanlışa doğru atılan her adım sonunda doğru çizgi ile aradaki açı genişler, böylece sapma büyür. Bu değişmez bir kanundur. Bütün nesnelerde, bütün şartlarda, bütün duygu ve davranışlarda geçerli olan ilâhî bir kanun.

_alıntılar: 1. cilt, sayfalar 52-57, dünya yayıncılık, istanbul 2003

_çevirenler: salih uçan, vahdettin ince